Ambalajında 'doğal' yazan her gıda 'organik' değil!
Ambalajında 'doğal' yazan her gıda 'organik' değil!
Hormonlu, tarım ilacı kullanılmış, genetiği bozulmuş gıdaların insan sağlığına verdiği zararlar ortaya çıktıkça organik yöntemlerle üretilen besin maddelerine olan ilgi giderek artıyor. Alışveriş yaparken tercihler ekolojik ürünlere doğru yöneliyor.
Tüketicideki bu eğilimi fırsat bilen gıda üreticileri, ürünlerinin ambalajına 'doğal' ifadesini koyarak piyasaya sürüyor. Tüketici tarafından bu ifade 'organik' ürünmüş gibi algılansa da gerçek böyle değil. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin yürüttüğü '%100 Ekolojik Pazar' projesinin koordinatörü Batur Şehirlioğlu, gıda üreticilerinin halkı yanılttığını söylüyor. 'Doğal' kavramının kanun ve yönetmeliklerde yerinin olmadığını belirten Şehirlioğlu, "Bu firmalar önceden de aynı şeyi satıyorlardı. Tüketici biraz bilinçlenmeye başlayınca aynı malı ambalajın üzerine 'doğal' yazıp piyasaya çıkarıyorlar. Bu kavramın yasal bir dayanağı yok. İnsanlar 'organik' veya 'ekolojik' ifadesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmediği için doğal yazanı kendine daha yakın hissediyor ve tercihini bu yönde yapıyor. Sektöre yatırım yapacak firmaların ürünlerinin reklamını yapmanın yanında 'organik' kavramını da anlatacak tanıtımlar yapmalı." diye konuşuyor.
Batur Şehirlioğlu'nun verdiği bilgilere göre, konvansiyonel tarımda (sentetik kimyasal tarım) fenni veya suni denilen insan sağlığına zararlı gübre ve böceklere karşı tarım ilaçları kullanılıyor. Organik tarımda ise, tohumdan tüketiciye ulaşana kadar üretimin her aşamasında insan sağlığına zararlı olmadığı tespit edilmiş malzemeler var. Mesela suni gübre yerine maden yataklarından doğal olarak elde edilmiş mineraller veya toprağın üst tabakasından elde edilen kompos maddesi ile toprak besleniyor. Kimyasal ilaç yerine bitki özlü ilaçla ürünler böceklerden korunuyor. Zaten daha çok tuzak ve biyolojik mücadele yöntemleri uygulanıyor. Bitleri yemesi için uğur böceği salmak gibi. Hormon, ilaçlı ve genetik olarak yapısı bozulmuş tohum kullanılmıyor. Organik ürünler depolanırken ve satılırken konvansiyonel ürün ile yan yana bile getirilmiyor. Depolarda haşerata karşı ilaçlama yapılmıyor. Mamul ürünlerde gıda katkı maddeleri kullanılmıyor. Bazı katkı maddeleri eser miktarda olabiliyor.
Organik gıdalar Tarım Bakanlığı'nın yetki verdiği kontrol sertifikasyon firmaları tarafından tüketiciye ulaştığı ana kadar denetleniyor. Yapılan her işlem sertifikalı ve faturalı olduğu için suistimal edilemiyor. Batur Şehirlioğlu, Türkiye'de organik tarımın henüz çok küçük bir sektör olduğunu belirtiyor. Bu da üretim maliyetlerini artırdığı için tüketiciye yansıyor. Sektör büyüdükçe organik ürün fiyatlarının konvansiyonel ürünlerle aynı seviyeye düşmesi öngörülüyor.
150'ye yakın ürün var
Türkiye'de üretilen organik ürünlerin tamamına yakını yurtdışına gidiyor. İç piyasaya yönelik yaş sebze meyve üretimi yapılmıyor; çünkü halka çok fazla anlatılmadığı için talep az. '%100 Ekolojik Pazar' projesinin koordinatörü Batur Şehirlioğlu, pazarın tüketiciye, üreticiye ve girişimciye organik tarımın yapılabilirliğini göstermek için kurulduğunu belirtiyor. Pazarda sadece kayıtlı üreticilerin denetlenmiş ürünleri satılabiliyor. Pazara giren ve çıkan her şey tartılıyor veya sayılıyor. Böylece çiftçilerin organik tarım yaptığı araziden alabileceği hasat ile yıl içinde sattığı miktar karşılaştırılabiliyor. İlk haftalar 4 ton civarında olan satış bugün 7 ton seviyesine çıkmış durumda. 150'ye yakın taze sebze ve meyve üreticisinin ürünleri ve 71 ekolojik marka tüketicinin kullanımına sunuluyor. Pazarda ürünü taze veya mamul halde yer bulan üretici sayısı 1000'in üzerinde.
Tüketicideki bu eğilimi fırsat bilen gıda üreticileri, ürünlerinin ambalajına 'doğal' ifadesini koyarak piyasaya sürüyor. Tüketici tarafından bu ifade 'organik' ürünmüş gibi algılansa da gerçek böyle değil. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin yürüttüğü '%100 Ekolojik Pazar' projesinin koordinatörü Batur Şehirlioğlu, gıda üreticilerinin halkı yanılttığını söylüyor. 'Doğal' kavramının kanun ve yönetmeliklerde yerinin olmadığını belirten Şehirlioğlu, "Bu firmalar önceden de aynı şeyi satıyorlardı. Tüketici biraz bilinçlenmeye başlayınca aynı malı ambalajın üzerine 'doğal' yazıp piyasaya çıkarıyorlar. Bu kavramın yasal bir dayanağı yok. İnsanlar 'organik' veya 'ekolojik' ifadesinin tam olarak ne anlama geldiğini bilmediği için doğal yazanı kendine daha yakın hissediyor ve tercihini bu yönde yapıyor. Sektöre yatırım yapacak firmaların ürünlerinin reklamını yapmanın yanında 'organik' kavramını da anlatacak tanıtımlar yapmalı." diye konuşuyor.
Batur Şehirlioğlu'nun verdiği bilgilere göre, konvansiyonel tarımda (sentetik kimyasal tarım) fenni veya suni denilen insan sağlığına zararlı gübre ve böceklere karşı tarım ilaçları kullanılıyor. Organik tarımda ise, tohumdan tüketiciye ulaşana kadar üretimin her aşamasında insan sağlığına zararlı olmadığı tespit edilmiş malzemeler var. Mesela suni gübre yerine maden yataklarından doğal olarak elde edilmiş mineraller veya toprağın üst tabakasından elde edilen kompos maddesi ile toprak besleniyor. Kimyasal ilaç yerine bitki özlü ilaçla ürünler böceklerden korunuyor. Zaten daha çok tuzak ve biyolojik mücadele yöntemleri uygulanıyor. Bitleri yemesi için uğur böceği salmak gibi. Hormon, ilaçlı ve genetik olarak yapısı bozulmuş tohum kullanılmıyor. Organik ürünler depolanırken ve satılırken konvansiyonel ürün ile yan yana bile getirilmiyor. Depolarda haşerata karşı ilaçlama yapılmıyor. Mamul ürünlerde gıda katkı maddeleri kullanılmıyor. Bazı katkı maddeleri eser miktarda olabiliyor.
Organik gıdalar Tarım Bakanlığı'nın yetki verdiği kontrol sertifikasyon firmaları tarafından tüketiciye ulaştığı ana kadar denetleniyor. Yapılan her işlem sertifikalı ve faturalı olduğu için suistimal edilemiyor. Batur Şehirlioğlu, Türkiye'de organik tarımın henüz çok küçük bir sektör olduğunu belirtiyor. Bu da üretim maliyetlerini artırdığı için tüketiciye yansıyor. Sektör büyüdükçe organik ürün fiyatlarının konvansiyonel ürünlerle aynı seviyeye düşmesi öngörülüyor.
150'ye yakın ürün var
Türkiye'de üretilen organik ürünlerin tamamına yakını yurtdışına gidiyor. İç piyasaya yönelik yaş sebze meyve üretimi yapılmıyor; çünkü halka çok fazla anlatılmadığı için talep az. '%100 Ekolojik Pazar' projesinin koordinatörü Batur Şehirlioğlu, pazarın tüketiciye, üreticiye ve girişimciye organik tarımın yapılabilirliğini göstermek için kurulduğunu belirtiyor. Pazarda sadece kayıtlı üreticilerin denetlenmiş ürünleri satılabiliyor. Pazara giren ve çıkan her şey tartılıyor veya sayılıyor. Böylece çiftçilerin organik tarım yaptığı araziden alabileceği hasat ile yıl içinde sattığı miktar karşılaştırılabiliyor. İlk haftalar 4 ton civarında olan satış bugün 7 ton seviyesine çıkmış durumda. 150'ye yakın taze sebze ve meyve üreticisinin ürünleri ve 71 ekolojik marka tüketicinin kullanımına sunuluyor. Pazarda ürünü taze veya mamul halde yer bulan üretici sayısı 1000'in üzerinde.
Konular
- Kırşehir'de Ne Yetişir?
- Kilis'de Ne Yetişir?
- Kocaeli'de Ne Yetişir?
- Konya'da Ne Yetişir?
- Kütahya'da Ne Yetişir?
- Malatya'da Ne Yetişir?
- Manisa'da Ne Yetişir?
- Mardin'de Ne Yetişir?
- Mersin'de Ne Yetişir?
- Muğla'da Ne Yetişir?
- Muş'ta Ne Yetişir?
- Nevşehir'de Ne Yetişir?
- Niğde'de Ne Yetişir?
- Ordu'da Ne Yetişir?
- Osmaniye'de Ne Yetişir?
- Rize'de Ne Yetişir?
- Sakarya'da Ne Yetişir?
- Samsun'da Ne Yetişir?
- Siirt'te Ne Yetişir?
- Sinop'ta Ne Yetişir?
- Sivas'ta Ne Yetişir?
- Tekirdağ'da Ne Yetişir?
- Tokat'ta Ne Yetişir?
- Trabzon'da Ne Yetişir?
- Şanlıurfa'da Ne Yetişir?
- Uşak'da Ne Yetişir?
- Van'da Ne Yetişir?
- Yalova'da Ne Yetişir?
- Yozgat'ta Ne Yetişir?
- Zonguldak'ta Ne Yetişir?